ÖNCE İNSAN…

ÖNCE İNSAN…

Sevgili okuyucular sizinle ilk köşe yazımında İNSAN dediğimiz varlık yani biz, kendimiz, sen, benden bahsetmek istiyorum. Tarih boyunca kimlik peşinde koşup, yüklenilen kişilik ve karakteristik özelliklerimiz ile yaşama devam etmişizdir.

İnsan nedir? Diye sorduğumuzda; tanrının en muhteşem eseri mi, yoksa daha yaratılışının ilk gününde, yenmemesi gereken yasak elmayı yemesinden dolayı cennetten kovulan, ruhunu şeytana satan günahkâr mıdır? Bu konu beni aşıyor, ancak şunu söyleyebilirim yaşamın başlangıcında işlenen bir günah ise bu kandırma ve hile ile işlenmiştir. Cezasını şimdi çekiyor mu? Kutsal kitaplarda yazana göre; yaratana karşı geliniyor ve dünyaya gönderiliyor. Tanrı emri ile ömürlerinin sonuna kadar yemeğini topraktan çıkaran insanoğluna işini güçleştirmek için de toprakta çalılar ve dikenler bitiriliyor. Alnının teri ile ekmek yemeleri söyleniyor.

“Sen insanoğlu topraktan geldin toprağa gideceksin”. Deniyor. Sonrasında insanoğlunun yeryüzünde yaşam mücadesi başlıyor. İnsana bütün dinlerde tanrı öldürmeyin, çalmayın, iftira atmayın, gıybet yapmayın ve daha birçok davranış bozuklarının yapılmamasını emreder. Bu hasletleri yapmak çok mu zor? Tabii ki değil. Yaşadığımız dünyayı oluşturan varlık yukarda yazdığım davranışları tam anlamı ile yerine getiriyorsa gerçekten İNSAN’dır.

İnsan olmak o zaman onur verici değil midir? İnsan kendi değerinin, yapabileceklerinin ve sahip olduklarının ne kadar değerli olduğunun farkında olur ve hayatın kendisinde vücut buldurursa onuru hak etmiş olur. İnsan olmak insan doğmuş olmak mıdır? Hayır, bence yaratanın verdiği aklı, iradeyi, merhameti, şefkati ve en önemlisi vicdani değerleri yerinde ve zamanında kullanabiliyorsa İNSAN’dır.

İnsan yaşadığı sosyal çevrenin, ait olduğu ailenin ve ülkesinin gerçeklerinin farkında olmalıdır. Düşünmeli, sorgulamalı, araştırmalı, sorulara cevap aramalıdır. Görevlerini yerine getirmiş olmakta bir insanlıktır. Evet, iyi bir Sünni, alevi, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, dindar, ateist, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, göçmen, iyi bir halk olmadan önce, iyi bir İNSAN olmalıyız. Çünkü iyi bir insan, sokakta merhaba demek, savaşta ve barışta omuz omuza vermek, düğünde birlikte oynamak, cenazede birlikte ağlamak kısacası birbirine destek olmaktır. Bu ülkeye beraber sahip çıkmak, aynı sofrayı paylaşmaktır.

Şimdi düşünün ve lütfen dürüst olun, bugün yolda giderken düşseniz, size el verip kaldıranın, cinsiyetini, dilini, dinini, ırkını, mezhebini sorgular mısınız? Ben sorgulamam. Sizde o acı ile sorgulamazsınız diye düşünüyorum. Madem, birlikte ağlıyor, birlikte gülüyor, hatta sıkıntıları birlikte göğüslüyoruz, o zaman bu birbirimizi sevdiğimiz içindir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, kimse nerede, hangi aileden, hangi dinden doğacağını seçemiyor. Bunlar elimizde değilse, bizler de elimizden geleni yapalım. Birbirimizi sevelim, insan olduğumuz için kim, neye, inanıyorsa saygı duyalım. Bir güler yüzü, birbirimizden eksik etmeyelim. Belki de ihtiyacımız olan tek şey budur. Ayrıca; unutmayalım, hiç bir din kalp kırmayı onaylamaz. Bir kalbi yıkmak dünyayı yıkmaktır.

Yaşanabilir bir dünya için ölümü düşünün. Ölümün olduğu bir dünyada, ömrünüz yettiği kadar sevin, barışık olun ve değerlere saygı duyun. Sonra işe yaramıyorsa! Diye düşünerek kendinizi de hiç üzmeyin ve içinizi ferah tutun mutlaka size dönüşü inanıyorum ki muhteşem olacaktır… Akıl ve fikirlerinizin sizi yanıltmadığı, sağ duyulu sağlık, huzur, barış dolu taşları yerine oturttuğunuz günler dilerim İNSANoğlu…
 

Bülten

Sanat ile ilgili gerçekçi gelişmelerden haberdar olmak için
e-bültene üye olun.

Please place your phone in an upright position.