Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj

Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj

Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj

Sevgili okuyucularımız; çok yönlü sanatı ve içten sevecen yaklaşımlarıyla Sanatçı Yeşim Kale ile sanatına dair yaptığım röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim...

İnsan Kendisini Önce Ülkesinde İspatlamalı” diyor Yeşim Kale

Merhaba sevgili okuyucularımız…

Diş hekimi, sanatçı ve yazar Yeşim Kale ile şirin ve huzurlu Kuzguncuk’ta harika bir röportaj gerçekleştirdik. Bu röportajı okuduğunuzda sizler, hayatınızda yeni düşünceler ve yeni ufuklar ile dolacaksınız. Kendisi yazacağı son kitabı ve sanat çalışmalarıyla birlikte, diş hekimliği mesleğinde kazandığı ve hayatla ilgili birikimlerini de bizimle paylaştı.

-Yeşim Hanım röportaj için öncelikle Kuzguncuk’u seçtiğiniz için size sormak istiyorum. Neden Kuzguncuk?

Kuzguncuk, benim ilk kitabım Sultanların Aşkı’nda Hümeyra karakterinin yaşamak için seçtiği yerdi. Ben de Kuzguncuk’a çok yakın yaşıyorum. Burayı çok seviyorum ve çok medeni bir semt olarak görüyorum. Eski Rum evleriyle, hoşgörülü insanlarıyla, kafe ve restoranlarıyla, sanat aşkıyla benim huzur bulduğum bir yer… Buradaki esnaftan güvenle alışveriş yapabilirsiniz. İnsanlar birbirinin farkındadır ve simanızdan hatırlar. Bir mekânda birkaç kez bulunduğunuzda, sizi tanırlar ve isminizle hoş geldiniz diye hitap ederler. Orada birkaç hafta görmezlerse merak ederler. Tekrar gittiğinizde, sizleri göremedik umarız iyisinizdir, derler. Samimi bir ortamdır, Kuzguncuk… İnsanlar huzuru korur, huzur bozanları barındırmazlar. Davranışa çok önem verilir. Kitabınızı alıp güzel bir kafede içeceğinizle saatlerce oturabilirsiniz. Arkadaşlarınızla rahatlıkla sohbet edebilirsiniz. 

-İsterseniz biraz mesleğinizden bahsedelim. Asıl mesleğiniz diş hekimliği değil mi?

Evet, diş hekimliği… İstanbul Diş Hekimliği Fakültesi’nden 1994 yılında mezun oldum. Şu an mezuniyetimin 30.yılını kutluyorum. 22 yıl meslek pratiğimi gerek kendi muayenehanemde gerek çeşitli klinik ve muayenehanelerde icra ettikten sonra, 2015 yılında babamın ölümüyle meslek pratiğini bıraktım. Onun işlerinin bana kalan kısmıyla ilgilenmeye başladım. 

-Mesleğinizin size kattığı olumlu ve olumsuz özellikler nelerdir?

Mesleğim, öncelikle bana sabrı öğretti. Sorunlar olduğunda bunları çözebilme kabiliyeti verdi. İnsanlarla iletişimimde empati kurabilmeyi ve hümanist olmayı öğretti. Biz hastalarımız arasında ayrım yapmayız, dolayısıyla tüm insanlar dişlerinin problem ve hijyeniyle bizim çalışma alanımıza girdiğinden ayrım yapmayız. Ayrıca akademik el becerilerimizi geliştirdiğimiz için sanatçı kimliğimiz de kendiliğinden oluştu. İyi bir psikoloji ve felsefe bilgisine sahip olmamız, hastalarımızla onların dil ve davranış modellerine göre iletişim kurabilme becerisini geliştirdi. Bu da edebi yönümü açtı. Kullandığımız malzemeler, kuyumcu malzemeleriyle benzeşiyor, bu da mücevher tasarımında bana çok yardımcı oldu. Şu anda mesleğimin pratiğini yapmasam da mesleki bilgilerim ve becerilerimle yine de faydalı biri olduğuma inanıyorum.  Mesleğimin olumsuz tarafları da var tabii… Birincisi sağlık konusunda… İnsandan insana geçen hastalıklara karşı korunmak gerekli, çünkü ağızda tükürük ve kan olan bir ortamda çalışıyoruz. Bu da bir baskı ve stres oluşturuyor haliyle… Çünkü bir ailemiz var ve bizim taşıdığımız bakteri ve virüsler onları da etkiler. O yüzden ortamın hijyenine ve kendimize dikkat etmeliyiz. Hastalarla çok yakın çalışıyoruz çünkü… Bir de sürekli çalıştığımız için ortopedik sorunlar yaşayabiliyoruz. Çalıştığımız aletlerimizin sesi çok tiz ve uzun süre bu sese maruz kaldığımızda kulaklarımızda sorun yaşayabiliyoruz. Gözlerimiz odaklanma yüzünden bozulabiliyor.  Zaman zaman yetişmeyen ve bazen ters giden işler de hasta ile sorun yaşatabiliyor. Hastayı yeni dişlerini kullanırken motive etmek ve kullanımda yaşadığı sorunlara yardımcı olmak için dinlemek aklımızı meşgul edebiliyor.  Emek verip yaptığınız dişler sonrasında hastanın ödeme yapmaktan kaçınması ve uydurduğu bahaneler de sinir bozucu olabiliyor. Bu yüzden işinizi bütçeleme konusunda da tecrübe kazanıyorsunuz. Kendi isminizle muayenehane açtığınızda, girişimcilik konusunda çok şey öğreniyorsunuz. İyi bir bütçeleme yapmak şart… Olumlu ve olumsuz öğretiler, insanları hayat ve farkındalık konusunda eğitir. Böyle düşündüğüm zaman, zorlukları da aşabiliyoruz.

-Babanızın vefatıyla tasarım ve sanata yöneldiğinizi söylemiştiniz. Nasıl oldu, anlatır mısınız?

Aslında tasarım, edebiyat ve resim hayatımda vardı ama hobi olarak sürdürüyordum. 2011 yılında “Sultanların Aşkı” kitabımı yazdım. Orada hem Hürrem Sultan’ın şiirsel otobiyografisini hem de Ressam olmayı seçen Hümeyra’nın hayatından bir kesit sunmuştum. Ancak, yazı yazmaya devam ettiğim halde ikinci kitabımı 2023’te çıkardım. Bu da mesleğimin yoğunluğu ve yaptığım diğer faaliyetlerin yoğunluğundan kaynaklandı. Çünkü 2016’da hobilerime ağırlık verip uzmanlaşmaya karar verdim. Meslek pratiğini bırakınca kalan zamanım artmıştı ve boş geçirmek istemedim. Önce mücevher tasarımı konusunda Yeşim Yüksek, Sabrina Fresko, Bahadır Benzer hocalarımızdan eğitim aldım. Ayrıca Kariyer Eğitim Kurumları’nda bir buçuk yıl moda tasarımı ve sosyal medya eğitimini aldım. Burada teknik resim derslerini ve portföy oluşturmayı öğrendim. 2018 yılında tekstil, takı ve ev eşyaları firmamı kurup internet üzerinden satış yaptım ve bu firmam devam ediyor. 2020 yılında büyük tuvallere soyut resimler yapmaya başladım. Renkler benim oyun alanımdı ve çok sevdim. İlk birkaç karma sergiden sonra solo sergimi açtım. Yirmiden fazla karma sergi, altı solo sergi ve altı fuarda eserlerimi izleyicilere sundum. Paris’te iki fuara ve üç karma sergiye katıldım. Seyahatlerimde çoğunlukla müze gezdim ve sayısız başyapıtı görme imkânım oldu. Kuzguncuk ve Teşvikiye’de iki sanat galerisi açtım ve solo sergilerimi çoğunlukla orada gerçekleştirdim. Ancak 6 Şubat’tan sonra evimdeki ofiste çalışmaya karar verdim. 

-Paris’te fuar ve sergilere katıldığınızı söylediniz. Uluslararası fuarlara katılmanın sanatınıza katkısını öğrenebilir miyiz? Bu konuda sanatçı adaylarına ne söyleyebilirsiniz?

İster güzel sanatlar akademisinden mezun olsun, ister naif ressam olsun, sanat dünyasında yetenekli ve yeteneğini sunmasını bilen tüm sanatçılar için tanınma ve çalışma imkanları var. Özellikle yurtiçinde veya yurtdışında bir galeri veya küratör ile desteklenmeleri koşuluyla… Ancak, yurtdışında bilinmeden önce her sanatçı kendi ülkesinde sanatının gereklerini yerine getirmiş olmalıdır. Kayıtlanmış sergileri, kazandığı ödüller ve fuarlar ile bilinirliğini sağlamalıdır ki, yurtdışında elinde bir portföyü olsun. Çünkü, kendi ülkesinde sergisi olmamış bir sanatçıya yurtdışında da itibar etmiyorlar. Saygın bulmuyorlar. Eğer yurtdışında bilinir olmak istiyorsanız, öncelikle o ülkenin diline hâkim ve orada yaşayan, vatandaş olmuş bir küratör veya orada kayıtlı bir galeri ile çalışmanız şart… Türkiye’den fuarlara katılan sanatçıları destekleyen ve fuarlara katılımlarını sağlayan organizasyonlar var. Onlarla iletişim kurabilir fuar ve seyahat masrafınızı karşılamak koşuluyla yurtdışı sergilerine, fuarlarına katılabilirsiniz. Vizyonunuzun gelişmesi açısından çok önemli bu katılımlar… Şimdi internet üzerinden online satış yapan ve size özel ücretsiz sayfa veren, sanat satış siteleri var. Artsy, Saatchi Gallery gibi… Eserlerinizin pazarlamasını onlar vasıtasıyla yapabiliyorsunuz.  Yalnız ben şuna çok inanıyorum. Yurtdışında bir sanatçının başarılı olması ve tanınması için, Kültür Bakanlığı tarafından bir sanat lobisi oluşturulması şart… Orada Türkiye’den gelen sanatçıların desteklenmesiyle, yurtdışındaki galerilerin sanatımıza ilgi duyması ve sanatçılarımızı kendi bünyelerindeki galerilerde dünya sanat piyasasına tanıtmaları gerekli… Çünkü evrensel bir sanatçı çıkarmak çok önemli bir sanat olayı… Ülke sanatı için, ülkemizden yıldız sanatçılar çıkarılmalıdır. Bireysel gayretler yeterli olamıyor maalesef… Sanatçı, tüm birikimiyle büyük ses getirecek ve dünyada bilinir işler yapmaya çalışsa da bir yerde tıkanıyor. Bunu şöyle de anlatabiliriz. Gökyüzüne ulaşmak için uçak nasıl gerekli bir araçsa, bir sanatçıyı da bütçesini sadece bu işe ayırmış sanat kuruluşları bilinir hale getirebilir. Bu da masraflı bir iştir.

-Son olarak, gelecekte kendi sanatınız için neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Ben tuvallere resim yapmaya 48 yaşında başladım. Mayıs 2024’te dördüncü yılımı doldurmuş olacağım. Ve hızla gerçekleştirdiğim ve CV me eklediğim bunca sergiye rağmen projelerim bitmedi. Henüz sanatın başındayım ve kreatif yanımı daha fazla ilerletmek, daha fazla eser üretmek ve bunları tanıtmak, yeni sergiler ve fuarlarla sektör içinde idealist ve vizyonu olan insanlarla tanışmak ve çalışmak en büyük dileğim…

Çok teşekkür ederiz Yeşim Hanım, size başarılar diliyoruz ve sanatçılara fikirlerinizle destek olduğunuz için nice röportajlarınız ve sanat haberleriniz olmasını temenni ediyoruz. 

Ben teşekkür ederim. Sizlerin çalışmaları sayesinde, sanatın birleştirici yönü bizleri kaynaştırıyor. İyi ki varsınız. Çok sevgiler.  

Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 1
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 2
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 3
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 4
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 5
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 6
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 7
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 8
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 9
Çok Yönlü Sanatçı “Yeşim Kale” ile Röportaj 10

Bülten

Sanat ile ilgili gerçekçi gelişmelerden haberdar olmak için
e-bültene üye olun.

Please place your phone in an upright position.