Çok Yönlü Kimliği Olan Yazar-Şair Ve Ressam Yeşim Kale İle Sanatına Dair Söyleşi…
Çok Yönlü Kimliği Olan Yazar-Şair ve Ressam YEŞİM KALE ile Sanatına Dair Söyleşi…
Sevgili okuyucularımız; çok yönlü sanatı ve içten sevecen yaklaşımlarıyla Sanatçı Yeşim Kaleile sanatına dair yaptığım söyleşiyi siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim...
“Hikayelerin Prensi” adını verdiği ilk yeni yayın bulan kitabı ile dikkat çeken Yeşim Kale konuğum oldu. Sanatına dair kendi takı tasarımları ve yaptığı resimlerle ilginç bir tarz sergileyen Yeşim Kale ile kitabı, resimleri ve sergileri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Yazar, Şair ve Ressam Yeşim Kale’nin vereceği cevaplar sanatseverlerini memnun edeceğini biliyor ve kendisine başarılar diliyorum...
Sorularıma başlamadan önce; Teknolojinin geliştiği ve evrildiği, aslonan ve sanal gerçeklik arasındaki farkı anlamaya çalıştığımız şu dönemde Sanatçı Yeşim Kale kendisine renkler ile Çağdaş Sanatın dışavurumunu soyut objelerle “başka” bir dünya çizerek kendisine bir kaçış yarattığını söylüyor.
Yazar Yeşim Kale izleyiciyle arasındaki köprüyü yapmış olduğu eserlerine dair şu sözleri ile; “Tuvalimdeki her şey benden özgün bir görüntü olmalıydı ama seyredenlerin de kendinden bir şeyler bulması ve iletişim kurması için bildikleri öğeleri içermeliydi” diyerek özetliyor. Yeni yayın bulan “Hikayelerin Prensi” adını vermiş olduğu kitabı ile de okuyucularına öğretici mesajlar veriyor…
-Yeşim Hanım merhaba... Nasılsınız? Sizi tanıyabilir miyiz? Sanat hayatınız ne zaman başladı? Siz resim sanatçısısınız… Bir de yazar ve şair yönünüz var… Sizi şair ve yazar olmaya yönlendiren ne olmuştu? Okuyucularımıza bahsederseniz duyarlılığınız önem arz edecektir...
Hayatımda yazı ve şiir hep vardı. Sonradan gelen bir şey değil…Önce okurdum, sonra ortaokul yıllarımda yazmaya başladım. Annem ve babam, okumayı seven insanlardı. Kütüphanelerinden çok kitap alıp okudum. Babam hobi olarak şarkı sözleri yazardı, kafiyeli sözler söylerdi. Sanırım ona da babaannemden geçmiş bu yetenek…
-Yazmaya nasıl başladınız? Ne zamandan beri yazıyorsunuz? Sizi etkileyen ne olmuştu?
Söylediğim gibi, ortaokul yıllarında başladım. Öğretmenlerim bana edebiyatı sevdirmişti. Yazdıklarımı sınıfa okuttururlar, takdir ederlerdi. Bu da hoşuma giderdi. Lise yıllarımda okulumuzun zengin kütüphanesinde, Türk, Avrupa ve Amerikan edebiyatından klasikleri okudum. Sınıf arkadaşlarımla boş konularda gevezelik etmek yerine, öğlen teneffüslerinde ve üniversite sınavına hazırlanmamız için test çözme saatlerinde kütüphanede olurdum. O zamanlar Reşat Nuri Güntekin’den etkileniyordum. Tolstoy’un romanlarında kayboluyordum. Edgar Allen Poe’nun şiirlerini okuyordum.
-İlk kitabınızı ne zaman yazdınız? Adı nedir?
Yazılarım dergi ve gazetelerde çıkıyordu. Ama ilk kitabımı 2005’te yazmaya başladım. Araştırmaya dayalı, tarihi kişiliklerin bilinmeyen yönlerini kurgulayarak yazdığım bir kitaptı. O zamanlar diş hekimi olarak meslek pratiğimi yapıyordum. Kitabımı Ünlü bir yayınevine teslim etmiştim, haber gelmedi. Ben de unuttum o aralar… 2009’da o yayınevine bağlı başka bir yayınevinden kitabımı çıkardılar. Kitabımda bazı kurgu şifrelerim vardı. Hürrem Sultan o dönemlerde Rusya’dan köle olarak getirilmişti. Moskova diye bir şehir o zaman kurulmamıştı bile! Ben “Moskof kızı Hürrem!” diye bir sıfat kullandım. Kopyacılar bunu aynen kullanmış! Bu sıfatı başlık yaptılar ve kalın bir kitap çıkardılar. Editörü aradım, bana hakaret etti. Dava aç istersen, dedi. Ben de bir başka yayınevinden kitabımı çıkardım. 2010 yılında kitabım “Sultanların Aşkı” çıktı.
-Yayımlanmış kaç kitabınız var? Eserlerinizin adları nelerdir?
Şu an yeni kitabımla iki…
Aslında çok yazı ve hikayem var ancak bunları toparlamaya vaktim olmamıştı. Artık hepsini belli aralıklarla yayımlayacağım.
-Şu an yayın bulmuş olan “Hikayelerin Prensi” adlı hikâye kitabınızın konusu nedir?
“Hikayelerin Prensi” sekiz farklı hikâyeden meydana gelen bir kitap… Aslında kitabımın içinde en sevdiğim hikâye o olduğu için kitap başlığım da bu oldu. Hikayelerin Prensi, bir yazarın aşkı vasıtasıyla yazmayı öğrenen bir kadını anlatıyor. Kadın özgürlüğüne yazarak ulaşıyor.
-Yazmak sizin için hayat boyu süren bir serüven mi? Yoksa okuyuculara vermek istediğiniz duyarlılıklara dair bir mesaj mı?
Çocukluğumdan beri yazıyorum ve bazen hikayelerimi resim ve renklerle de anlatıyorum. Hikâye üretmeyi ve bunlarla okuyuculara mesajlar vermeyi seviyorum.
Bazı yaşanmış olayları gözlemleyip doğrusuyla eğrisiyle insanı anlatmak çok güzel bir uğraş…
-Kitabınızdan hayatın içinden çıkarılması gereken mesajlar var mı?
Hepsinde de var. Bir fantastik kurgu hikâyede bile okuyucuların günümüz dünyasının insanlarının davranışlarını sorgulamalarını istiyorum.
-Bir de resim yapıyorsunuz… Ressam olarak açmış olduğunuz solo sergileriniz sanatsal gelişiminize etkili ve faydalı oluyor mu?
İki senedir tuval boyuyorum. Soyut resimler yapıyorum. Bu iki senede, bir ressamın neredeyse on yılda gerçekleştireceği sayıda sergi yapıp fuarlara katıldım. Gerek yurtiçinde gerek yurtdışındaki fuarlarda sanatımı sergiledim. Aslında hepsi birbirleriyle iç içe geçmiş ayrılmaz bir bütündür. Kültür sanatı, sanat kültürü etkiler.
-Resimlerinizin konusunu seçerken faydalandığınız veriler nelerdir?
Resimlerimde öncelikle renklerle soyut bir alan yaratıyorum. Yani arka plan… O arka planın bana hissettirdiği duygular, hikâyeyi sonra deseni oluşturmamı sağlıyor.
-Türkiye’de katılmış olduğunuz sergilerde eserlerinize dair duyarlılığı nasıl görüyorsunuz?
İzleyiciler eserlerimi okumayı ve yorumlamayı seviyorlar. Özellikle kadınlar…Çünkü renklerim ve desenlerimle bir duygu verdiğimi düşünüyorum. Kadınların hisleri bu konuda kuvvetli…
-Sanatın iyileştiren ve bütünleştiren gücü hakkında ne söylemek istersiniz?
Sanat duyguların ve düşüncelerin dışavurumu bence…Böylece başka insanların duygularına ulaşıyorsunuz. Kitapla da olabilir, plastik sanatla da olabilir bu iletişim…
-Yurt dışında sergiye katılımınız var mı? Nerelerde katıldınız?
Evet Paris’te üç karma sergi ve iki fuara katıldım. Art Capital ve Artshopping fuarları…
-Türkiye ve dış ülkeler arasındaki sanat akımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Fark hangi boyutta?
Bu konuda biraz sert konuşabilirim. Dış ülkeler yüzyıllardır sanat yapıyorlar... Bizde geleneksel sanatlar var, bunlar çok ileri seviyede… Batı sanatına geç girmişiz; Güzel Sanatlar Fakültesi’nin bile geçmişi onların bir ekolü tanıyıp bıraktığı zaman kadar kısa…Bir de Türkiye’de sanat, belli insanların elinde… Baronluk gibi… Oraya kimse kabul edilmiyor. On bir on iki çağdaş sanatçının etrafında dönüyor sektör…
Sanatçıların çile çekmesi için adeta söz birliği etmişler. Kendilerinin dışında başka kimseye tahammülleri yok… Ne yazık ki, yetenekli de değiller… Çoğu eserleri yurtdışından kopya ve dikkat edin, sergileri oluyor, değişik bir desen yok! Hepsi basmakalıp aynı resimler…
Artık sanat eseri görmek için yurtdışındaki sergilere gidiyor ve müzeleri dolaşıyorum. Birleştirici olan sanat, sadece bu grubu birleştirmiş.
-Sanatınızın tanıtımını yaptığınız medya hesabınızı yazarsanız faydalı olacaktır?
@yesimkaleart
-Yaptığınız sanat ilgi görüyor... İzlenimlerinizden bahseder misiniz?
Açıkçası, çok beğeniliyor. Ama Türkiye’de benim ve benim gibi düşünenlerin sanatının ünlenmesi ve çok satılması zor!
Çünkü ülkemizde sanat dünyasında kıskançlık zirvede! Sanatçıların çok satması için ölümleri bekleniyor!
Çok komik değil mi? Bilinçsizlik, Türkiye’deki sanatı ele geçirmiş. Körü körüne aynı eserler koleksiyonerlerde ve mezatlarda dönüp duruyor. Birkaç sanatçı kendi gayretiyle sponsorlar bulup yurtdışında Türkiye sanatını temsil ediyor. Çok şükür ki cesur ve zeki sanatçılarımız da var. Fakat böyle sanat olmaz! Sanat özgürlüktür, açık fikirdir, gizlenmeyen duygulardır. Bazen ciddi bir eleştiridir, bazen atlanmış unutulmuş konuların ortaya çıkarılmasıdır. Bazen de zevk ve keyiftir. Açık fikirli insanların yapacağı iştir sanat… Yoksa bir fare döngüsüne dönüşür. Haydan gelir, iz bırakmadan huya gider.
-Sanat hayatınızda ödül aldınız mı? Bahseder misiniz?
Evet bir ödül aldım. Yeni Ekonomi dergisinin girişimci ressam onur ödülüne layık görüldüm.
-Sanatseverlere duyum olması için yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?
Karma sergiler var. Biri Dolmabahçe Sarayı’nda, diğeri Kapadokya’da olacak. Mart’ta Art Ankara, İAAF Bodrum ve IAAF İstanbul’da resimlerimle olacağım.
-Son olarak okuyucularımıza neler bildirmek istersiniz?
Korkusuz olsunlar. Evlerinde bile boş durmasın çalışsınlar. Başkalarının olumsuz düşüncelerini kişisel algılamasınlar. Kıskanç insanların saldırılarına değer verip üstünde durmasın ve doğru bildikleri yolda devam etsinler. Sizi bu yüzyılda anlayan biri çıkmayabilir ama yıllar sonra öyle bir zaman gelir ki, çöpe atılmış resimlerinize bile değer verecek, onları tamir edip satacak, sanata kazandıracak sanatseverler çıkacaktır.